Serin bir rüya,

Adını bilmediğimiz dağların eteklerinde açıyor sümbüller,

Ve derman dağıtıyor Lokman hekim

Bu yerler, bu gökler 

Ucun bucağına erişilmemiş denizler bir oluyor da bir gece vakti bir masanın başında bir araya geliyorlar sanki 

İçime sığdırdığım dünyada daha neler mümkün, bir bilseniz 

Parmaklarımı boya kutularına batırsam ve sıvası dökülmüş duvarlarını boyasam bu kimsesiz sokakların 

Her renk bir ışık hüzmesi olup içime aksa

Göğsümü parçalayıp çıksa kanatlarım, sarsam sarmalasam kendimi 

Buradayım, diye el sallasam turna kuşlarına 

Heybelerine dileklerimi bağlasam 

Onlar ki semada süzülürler, durup yorulmadan -hem kim bilir belki Tanrının sarmaşıklarına da takılırlar -

Ben, dünya bize rağmen gösterişli bir güzelliğe sahip derdim. Varlığa ve yokluğa ve yeşilin, sarının, morun dünya üzerinde var olduğu binbir çeşit tonuna, ve kötülerin kuytularda iyileri boğmaya çalıştığı düzenin taş aralarından boy veren tek bir yonca dalına. Belki de şükür ederdim. Uğruna şükür etmeyi unuttuğum ne varsa, tek tek, şükran duyardım..

Bak şimdi yaşım, düşümün çok üstünde.

Bak bu yaradır, kanar.

Acıdır, geçer.

Ama insan yine de yaralarının ucu kıvrılmasın istiyor.

İçimiz hep gurbet, hep ardından dökülen bir tas su, hep ışığını bekleyen pencere önü menekşesi.. 

Kokusu eskimiş özlemler, rutine şükür ve varlığa özlemle birbirini kovalayan geceler.

Hepsini bırak bir kenara.

Adını bilmediğimiz o dağların eteklerinden sümbül toplayacak mıyız bana onu söyle. Ya da gelincik. Ya da kıyamayıp hiçbirini toprağından ayırmaya, birbirimizi bir asır gibi süren bu hasretle öpecek miyiz? 

Taş alacak mıyız Pir'in huzurundan?

O hiç bize ait olmayan ama çocukluğumuzun dört nala bir atın üstünde koşar gibi her karışında ayak izlerimizin olduğu köylere gidecek miyiz? 

Kim bilir belki Tanrının sarmaşıklarına takılan birer turna kuşuna dönüşürüz o zaman mevsimler de bizimle gelir, 

Gurbet biter,

İşte o zaman dünyayı saracak kadar uzar kollarımız,

Bütün karanlığı def eder.

Ve neşeli bir şeyler çalar radyoda,

Mutfaktan sokağa yayılan şekerli bir koku tamamlar belki de her şeyi..





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Denize dökülen bir pınar gibi,

Kanadın da kaderi kırılmak,

Tanıdığım bir ağaç var,