İç Konuşmaları - I

 

Nedir insanı ayakta tutan? Yığılacak bir yer bulamaması mı? 

Kalabalık bir caddede nereye yetişmeye çalıştığını bilmediğim bir insan güruhunun içinden sıyrılarak yürümeye devam ederken, insanların yüzüne baktım. Yüzünde korku olan insanlar, gözlerinde gözyaşı bulutları taşıyan insanlar, telefonun ucunda güzel bir söz ya da haber aldığı şüphesiz ki neşesinden belli olan insanlar ve tepkisizler. Donuk, metalik bir soğukluk yüz hatlarına yapışmış sanki. 

Hiç tanımadığın insanların yüz hatlarına bakabilmek mümkünken kendini görememesi insanın -her manada görememesi kendini insanın- farkındalıksız bir yaşamın devamlılığına sebep. Acaba yolda ağlamak kadar inciten bir başka ağlama metodu var mıdır? Sanmam. Ama ansızın yol ortasında ağlatır seni burnunun direğini sızlatan şey her neyse. Ve sen en alakasız sokağı dönerken durup olduğun yerde, dizlerinin üzerinde ve dizlerinin bağı çözülerek ağlamaya başlarsın. Yine insanlar gelir insanlar geçer yanından. Bu kez senin gözlerinin gözyaşı bulutu kalır belki de onların aklında.

İnsan et ile kemikten yaratılmış kalsaydı keşke. Yahut duyguları eşit bölmek -her benliğe- mümkün kılınsaydı. İşte o zaman kötülük ve korku karanlığını; halden anlayan bir esinti gibi dağlardan, ovalardan insanların üzerlerine serperek pay edebilirdik. Şimdi öyle bir savaş meydanı ki bu herkes kendi cephesinde kendisiyle savaşıyor. Kazananı olmayan savaşlardan çıkıyoruz. Herkes kendi bağrını deşiyor.

Aşkta ve yaşam uğruna elde etmek zorunda kaldığımız zaruri basamaklarda ve ailede ve doğduğu günden nefes aldığı en son ana kadar anlaşılmak, anlamak, kırıp dökmek ve toplamak uğruna verdiğimiz mücadele. Sabahları dört nala koşarak gittiğimiz el kapıları.. Herşey o ilk doğduğumuz anda saklı sanki. Doğduğumuz evin duvarlarının renkleri gibi. 

Asla adil olmayan bir hayattan adil bir yaşam talep ediyoruz. İyilik ettiğimiz kadar iyilik bekliyoruz. Sevdiğimiz şekilde sevilmemiz gerekiyormuş gibi düşünüp uğruna kavgalar ediyoruz. Cevabını bildiğimiz soruları ısrarla sorup, almak istediğimiz cevabı alana kadar peşini bırakmıyoruz. Hâlbuki sorunlar ve sorular asla bitmeyecek, biliyoruz. Herkes kendi gücünün sınandığı savaşları vermeye devam edecek, görüyoruz. 

Kabul edip kaderine razı olanlarla  istediğini yaptırmak uğruna inadına kurban edenlerin savaşı dünyanın o son günü gelinceye dek devam edecek..






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Denize dökülen bir pınar gibi,

Kanadın da kaderi kırılmak,

Tanıdığım bir ağaç var,