Kanadın da kaderi kırılmak,
Dizlerini karnına çekip ellerinle sarmışsın,
Gece üç, dört
Bir günün değil bir yaşamın yorgunluğu bu. Öyle uyuyarak da geçmiyormuş üstelik. En hazırlıksız anda yüreğine görünmez bir bıçak sızısı saplayabiliyormuş.
Konuşan bir zihne sadece susmak fayda etmez. Bazen daha çok konuşup, o ne dediğini bilmeyen sesi bastırmak gerekir.
Bu gerçek bir yaşam yorgunluğu olabilir mi peki? Olabilir.
Herkesin sınavı kendine özgü. Herkesin yükü kendine ağır. Durup karşısında, canı acıyanın acısını hafife almak ancak acizlere yaraşır.
* Anlatmam derdimi dertsiz insana,
Dert çekmeyen dert gıymetin bilemez
Kendini sevmek uzun bir yol, yolculuk etmesi çetin bir yol. Bu sebeptir ki her zaman insanın insana sevgisini kutsadım. İnsanın kendini sevmesi bile bu kadar zorken, dedim. Dünya üzerinde bir benzeri daha olduğuna inanmadığın birini sevmek müthiş bir cesaret! Kendinde tahammül edemediğin ne varsa baş göz üstüne diyorsun. Bir başkası yapsa aynı davranışı saniye düşünmeden yoldan saparım, dediğin ne varsa duruyorsun. Oldukça uzun süre boşluğa bakıyorsun. Tamam diyorsun, devam edebiliriz.
Peki kendini anlamak?
Bilmiyorum.
Ama kendini anlamamak, uzun süre sırtında taşıdığın küçük bir un çuvalının mesafe arttıkça büyük bir taş çuvalına dönüşmesi gibidir.
Peki onun seni anlamaması? Anlaşılmazsam nefes alamam diyorsun önce, sonra sanat filmlerinin aşka muhtaç trajik sahnelerinden fırlamış bir replikle cevaplıyorsun soruyu.
" Neyden yoğrulmuş ruhumuz? Hem bu kadar farklı hem de bu kadar benzer olmayı nasıl başarıyoruz? İyisi mi birlikte yaşayalım. Hem geçinmeye gönlü olan yüzünde güller açtırır. İnsan çok sevdiğini anlamayıp da ne yapsın?"
- Hâlbuki biz muhtacız anlaşılmaya -
Ama sevginin melhemi de kendi zehri, biliyorsun..
Hem geçinmeye gönlü olan yüzünde güller açtırır.. bu cümleyi başka bir yazı öbeği için ayırmıştım. Buraya ait değildi ama bana aitti. Avuç içi kadar yüreğim ama koca bir dünya taşıyor içerisinde. En acılı en sancılı savaşlardan tek parça çıkmaya alışık. Bayram günü ağlamaya, cenazede uzun zamandır hasret çektiği bir bedene sarılmanın neşesini yaşamaya alışık. Hayal kırıklığını tanıdığı kadar inanıyor mucizelerin gerçek olabileceğine. İmkansızı mümkün kılan herşeye şükür etmeye sevdalı çünkü. En karanlık, en kör kuyuda olsaydım da kurardım bu cümleyi. Umut etmek isterdim çünkü. Yaradılışın bir amacı var inanıyorum. Benim payıma da bu düştü. Bambaşka biri olmak..
Yorumlar
Yorum Gönder