Ummak,

Bu kadar kötülüğün, korkunun, karanlığın içinde yine de güzel olanı gönülden dilemekten alıkoyamıyorum kendimi. Güzeli istemenin cezbedici varlığını kabul ederek. 

Gözlerimin önünde sergileniyor hayal dünyamın izin verdiği sınırlar içerisinde bir sonsuzluk yaratışım. 

Bu kadar üzüntünün, başarısızlığın, pişmanlığın içinde yine de delicesine istiyorum mutluluğun ilk hazzını.

Kalbimin yerinde olduğunu hatırlatan, ritmini değiştiren, olan yahut olabilecek tüm olumsuzlukları olduğu şekli ile kabul ederek; bilinmez ama aydınlık bir gelecek düşlüyorum. Ve düşündüğüm hiçbir şeyi tek başıma olduğumu varsayarak düşünmüyorum.


Yalnızlığı sevgisizler göğüslesin,


Kalbi gün görenler artarak, çoğalarak ilerlesin.


Dünyayı güzellik kurtarsın diye, insan olmaktan, umut etmekten; ölümü bile bile hergün üzerine yürüyerek, herşeyi olduğu haliyle kabul ederek, inançla devam etmekten başka bir çaremiz yok. Çünkü yol tektir, vazgeçmekse sapak. O sapaktan sapınca zannederiz ki yol kısalır, zannederiz ki kalabalık geride kalır, zannederiz ki diğer insanlar, haritada belirtilen duraklar yanlıştır. Kendi kararımızı sadece kendimize ait olduğu için doğru kabul eder ve bir bilinmezin içerisinde devam ederiz. Yola geri dönmek ne mümkün! En başa dönüp yeniden başlamak ne mümkün..

Kendimi yeterince hayata geç kalmış hissediyorum, 

Giden gitti ömrümden, 

Sabah ezanı okunurken diledim - ki ya Rab bence tam vaktidir.. -

Yarım kalan her şeyin bir gün yok olup gideceğine inanarak yaşadım.

Mesela ben yıllarca yarım kalmıştım ama yok olmamıştım. 

Mesela geçen gün sokakta kırık bir fincan altı vardı. Fincanı yoktu ama kendisi oradaydı. Yarım kalmıştı ama yok olmamıştı. 

Ağaçları kestiler sonra köklerini toprakta bırakarak. Ağaçlar yok olmuştu ama kökleri yok olmamıştı.

Anlıyorsunuz değil mi? 

Sonra bir hikaye dinlemiştim; Elazığ'dan bir kadın bin bir çeşit olay örgüsü sonucu ülkesini bırakıyor ve bir şekilde Amerika'ya yerleşiyor. Tüm variyeti, gençliği, çocukları kısacası sahip olduğu her şeyi geride bırakıyor. Ve topraklarını ve köklerini ve dünyanın diğer ucuna gidiyor. Alzheimer hastası oluyor ve bu kadını bir huzur evine yerleştiriyorlar. Bildiği her şeyi unutuyor ama yine de içinde bir yerde bir bağ var. Onu unutmaya mecbur kaldığı her şeyle bağlayan bir bağ, bir kök var. Oturup yıllar öncesinden, köyünden, bir hikaye anlatıyor ve bu hikayenin türküsünü yakıyorlar. İşte hayat bazen tam olarak böyledir. Geride bıraktım sanırsınız lakin bırakamazsınız. Unutamayacağım sanırsınız, hatırlayamazsınız. Aranıza giren kilometrelerce mesafele sizi yok etti sanırsınız oysa kendi benliğinizle gittiğiniz her yere yanınızda taşırsınız. Kaybettim, unuttum, mazide bıraktım dediğiniz şey göğsünüzün hemen altında, içinizi kırpır kıpır eden bir kelebek gibi yeniden filizlenip kanat çırpmaya başladığında; onun aslına sizi hiç terk etmediğini, yaşadığınız her kötülükte, her sevinçte; ailede, işte, sokakta ve varlıkta ve yoklukta ve kavgada yani aslında tam olarak benliğinizde kazılı olduğunu fark edersiniz ve bu eğer onu tekrar kazanabildiyseniz gerçek bir hazinedir.

Zamansız günler ve geceler geçirdim ve zamansız bir ömre düşmenin sükûneti üzerimde,

Bana yaklaşmakta olan güneşi görüyorum. Tüm sıcaklığını kilometrelerce öteden hissedebiliyorum. Ve bir güneşi kucaklamak elbette ki yakıcıdır ve kavurucu ve ışık ve sonsuz ışık... 

 O güneşi avuçlarımın arasında tutup göğsüme bastırmak hayaliyle her gece karanlıktan bir sonraki aydınlığa çıkıyorum. Umudu taşıyorum içimde. Aynaya her baktığımda bir öncekinden daha farklı birini görüyorum. Her gün biraz daha güzelleşen her gün biraz daha gençleşen biraz daha büyüyen biraz daha çocuklaşan birini görüyorum.

 Korkularından her geçen gün sıyrılmış, susmaları ve ağlamaları geride bırakmış, yeniden iyiye ve güzele inanan, neşeli şarkılar söyleyen, hayal kurmanın pembeliğini yanaklarında taşıyan birini görüyorum. 

Tamam kolay olmadı ama başardık! Altın tepside sunulmadı hiçbir şey - zaten hiçbir zaman altın tepside sunulmadı hiçbir şey - hep dik yokuşlar çıkmamız gerekti, payımıza beklemek düştü, yorgunken dahi koşmak düştü ama tamam yani buraya kadar. Artık ışıltılar devri..




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Denize dökülen bir pınar gibi,

Kanadın da kaderi kırılmak,

Tanıdığım bir ağaç var,