Pencere Önü Menekşesi, Mor ve Mümkün

- günler ne kadar hızlı geçiyor değil mi?

- korkuyorum.

- günlerden mi?

- yetişememekten, 


Dalını kestiğiniz ağaçlar kök vermez sanıyorsunuz, hâlbuki toprak hepimizden güçlüdür. Bir avuç toprak ile yaşamın tüm yorgunluğunun buluştuğu o ilk an geldiğinde, dallarını kestiğiniz ağaçların kökleri ile buluşacağız. İşte o zaman karanlığı delen bir ışık bedenimizden süzülüp geçecek.


Siz umut etmeyi bilir misiniz? Umut, hiç ummadığın bir anda pencerenden sessizce odanın içine doğru akıp, kalbini yoran tüm sancıları dindirir. Hızır olup yetişir, derman olur, şifası kurutur gözünün yaşını.


Yaşantının aniden yön değiştirdiği gün geldiğinde yeniden güzelin ve iyinin varlığına inandığını, tanığı olduğun tüm olumsuzlukların karanlığına baş kaldıran bir ışık demeti olduğunu, etinle kemiğinle hissedeceksin.


Yeniden zihnini ele geçiren bu özlem dolu sesin sana eskisinden de güzel bir yolu var ettiği gitmeyecek kulaklarından.


Sonunu bilmediği yollara adım atmaktan dahi çekinen biri için bir son düşlemeden yürümeye çabalamak -başta ne kadar zor gelse de- ayaklarını yerden kesen kuvettli bir rüzgarla yürüdüğün yolu, taşlı tozlu bir yol olmaktan ziyade tazecik yoncaları olan yeşil bir çayıra dönüştürüverecek. 


Her şey diyorum, her şey bizim elimizde. Eğer istersek bu çiçeği bu saksısından söküp Artos'un eteklerine ekebiliriz. Ve nasibinde yeşermek varsa dalına kuşlar bile konar.  


Kötü olan her şeyin kolay olduğu bir dünyada iyi kalmak; kışın yağan ilk karda çocukluktan kalma bir sevincin gelip gülümsemene yerleşmesi, sana ait olmayan bir güzelliğin yok oluşuna tanıklık etmenin içini burkan hissi, dua ederken kendini son sıraya eklemenin verdiği öncelik olgusudur.


Hayatından sonsuza denk silinmesini istediğin yıllarını hiç yaşamamışsın gibi yaşamana izin veren bir çift gözün, seni kilometrelerce öteden izlediğini bilmek elbette kendini bu dünya çöplüğünde güvende hissetmektir. 

Başka yönlere yürümek zorunda kaldığımız bir zaman diliminde hep sığındığım bir cümle vardı "geçmişte kalacak ama geçmeyecek bazı şeyler" 

Bazı geceler hâlâ bu cümleye sarılıp uyurum,


Öyle hiç anlaşılmadan, hiç sevilmeden yitip giden milyonlarca insanın dünyasında; köşede bir sandalye kadar yer kaplıyoruz. İnsan bir eve, bir odaya, bir köşeye sığıyor belki ancak bir kalbe sığmak için bir ömrü feda ediyor. Yaşam tam burada tüm belirsizliği ile öyle gelip geçmiş oluyor. 


- günler ne kadar hızlı geçiyor değil mi?

- korkuyorum.

- günlerden mi?

- ...


  Ama biliyorum,

Bu karanlığı birlikte dağıtacağız.

Bir çocuğun saçlarını okşayacak ellerimiz, 

Aynı eller, renkli saksılara mor menekşeler ekecek.

Kokusunu içimize çekemesek dahi bir misk burnumuzun direğini sızlatacak.

İşte o zaman dünyayı saracak kadar uzayacak kollarımız

Seni olağanca gücünle kucaklayacak bir çift kol,

Bütün karanlığı def edecek!

Ve neşeli bir şeyler çalacak radyoda,

Mutfaktan sokağa yayılan şekerli bir koku tamamlayacak her şeyi..







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Denize dökülen bir pınar gibi,

Kanadın da kaderi kırılmak,

Tanıdığım bir ağaç var,