İç Konuşmaları - XXIX

 

Aklımın bir köşesinde sürekli kurduğum hayalleri oynatıyorum. Elimde değil. Her detayı ile gözlerimin önündeler işte. Gerçek olduğu her an için sevinç çığlığı atacağım günlerin gelmesini sabırla, inançla bekliyorum. Bir baharı çoktan hak ettim, biliyorum. Canıgönülden diliyorum.


Üstelik küçük dünyaları ben yarattım düşleri de değil bunlar. Sahile iki sandalye mi atmışız, aynı evin balkonunda yanyana mı durmuşuz, mutfakta sarmaş dolaş olmakta dahil buna arabada, sessiz ve gergin ama aynı varış noktasına giderken yola bakmakta. 


Aslını sorarsanız bizim yaşamla en büyük problemimiz bu. Kendimizi anlatmak için o kadar çabaladık ki hayatta tek gayemiz birilerinin bizi gerçekten anlamasıydı. Bu dünyadan öyle hiç anlaşılmadan, hiç saçları okşanmadan gitmeye gönlü yok kimsenin.


Bir yerden bir yere taşınarak geçen bu kısa ömrümde yeniden başlangıç noktasına döndüğüm günlerden biriydi. Gece karanlık ve ıssız. Öylece durup yeniden kurmaya çalıştığımız ve yarıda bırakmak zorunda kaldığımız kitaplıkla göz göze geldiğimiz bir andı. "Bu kitapları" dedim kendi kendime "daha ne kadar taşıyabileceksin sırtında. Gittiğin her yere sürüklüyorsun onları da. Yerleri yurtları olsun istiyorsun. Defalarca kez okudun hepsini ama öylece dursunlar dizinin dibinde değil mi? Bu kez yerleşmeye çalışmayı bıraksak mı Pınar? Belki de ait olamamaya aidizdir! Kim bilir belki yaşam yolculuğumuz savrulmak üzerine kısa soluklu bir şarkıdır." -Tam ezberlediğide şarkının kısalığından şikayetlendiğin- 


Sonra her geçen gün bir öncekinden daha sevinçli uyanmaya başladığımı fark ettim. Özgürlük tüm bedenimi kanatlandırıp havalara uçururken tekrar ediyordum "Bir baharı çoktan hak ettim, biliyorum. Canıgönülden diliyorum."


Hayat, sizi gerçekten anlayan ve seven insanların varlığını etinizle kemiğinizle hissettiğinizde anlam kazanmaya başlıyor. 

Bilmekte değil, hissetmekte tüm mucize. Herkes herkesi seviyor oysa ki ama merhametiyle iç içe geçmiş bir bağlılık sevgisi dünya üzerinde değerine paha biçilemez bir duygudur şüphesiz.


İtiraf edelim ki hiçbirimiz yalnız ölmek istemiyoruz ve mutsuz ve sevgisiz. Hepimizin kendine ait olduğudan emin olduğu bir omuza ihtiyacı var. Çünkü hayat her kötülüğü ile karşımızda güçlenerek ilerlerken insan elini tutan bir el olsun istiyor. Ve bunu canıgönülden diliyor. Okul kantininde, otobüs durağında ya da yer sofrasında. Mekanın inanın bir önemi yok. Benim canım iş çıkışı yemeye gitmek çekmişti bugün. Dünyevi ve rutin işleri kiminle yapmak istediğimizin değerini bilememek bizim neslimizin laneti. Tüketip bir sonrakine geçenlerin dünyası hassas kalpler için cehennemdir. 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Denize dökülen bir pınar gibi,

Kanadın da kaderi kırılmak,

Tanıdığım bir ağaç var,