Mandalina kabuğu yeşili

  Kendime kenarları oyuklu bir kül tablası alırım belki, belki de teker teker kırar atarım sigaraları. 

Arafta olmak böyledir. Bir şeylerin kıyısını görmüşler bilirler. Şükür ile isyan arasında gözle görülmeyen ince bir sınır vardır ya hani. Üzerinde durmak mümkün kılınmaz. Muhakkak ki bir adımla çizgiden çıkmak gerekir. Şükür, elbette ciğerlerime dağ havası dolduracaktır.

Yakın olmayan bir geçmişten, bir görüntü belirdi gözümde geçen gece. Cenazesi üst üste gelmiş bir hikayeyi dinlerken; dedeme -o henüz ölmeden önce- ördüğüm bir bere vardı, onu hatırladım . 15 yaşında bir kız çocuğu için dedesinin saçlarını okşandığı o ilk an.. unutmak istesem unuturdum, diyemiyorum. Benim süper gücüm hatırlamak. Ama ne demişti şair; 

"Hayat hatıradır, unutursan ölürsün."

*

Kafamın içinde konuşanların sayısı azaldı, ama hala konuşmaya devam ediyorlar. Garip! Bunca yıldan sonra düşüncelerimin benimle konuşmaya başlaması. Uzun süreli yalnızlık, insanın aynada gördüğü yüze gülümsemesini bile elinden alırmış. "-mış" dedim çünkü yaşadıklarımı yazarken "-mış" demeyi severim. Bana her geçen anın bir öncede kaldığın hatırlatır. İşte! Anlardan kaçan olmak, anıları hücre zarlarının içine nüfuz edecek derecede iyi saklamakla çelişirdi.

*

Güneşin bulutların arasına saklandığı bir Cumartesi daha bitti. 


*

Geçen sene bugün çekilmiş bir fotoğrafım çıktı karşıma. Deli gibi ağlayıp üzülmüştüm yine, ama bu sabah -gergin olacağını düşündüğüm gün bile- kahkahalar atarak başladım. Hayat tam olarak böyledir. Neşemizin çığ gibi büyüdüğü günler çok olsun. 

Üstelik yeniden neşe saçmaya başlamış - uzun bir aradan sonra, yeniden- biri için kontrolsüz gülüşleri normalleştirebiliriz diye düşündüm ben.

*

Haziranın son günü, deli dizgin bir sıcak memlekete hakim iken tenimi ürperten bu esinti nimettir, dedim. Gece el ayak çekilince ortaya çıkan bu esinti çok tanıdık bir insan yüzü gibi, sessizlik ve yalnızlıkla beslenip duruyor sanki.

*

Resmen gençleştin, dediklerinde deli bunlar diyordum. Ruhumu yeniden o asi, kabına sığmayan kadına bırakacağım inancına dolu dizgin bir aşık gibi sarılıyorum şimdi. 

Kendimi sevmeye o kadar geç kaldım ki. Hep sevmem gerekenleri sevdim. Eğilip öpsem ya kendi omuzlarımdan,

Aldığım tüm takdirden, gördüğüm saygıdan daha yüce bir şeymiş gibi geldi kendimi sevmeyi hatırlamak.

*

Çok uzun zaman dinlediğim bir Sezen şarkısı vardı. Ve ben o şarkı, radyoda karşıma çıktığı zaman sesini mutlaka açardım, bazen de kendi kendime söylerdim. Allah mümkün olmayanı mümkün kılar, elbette yaşayarak göreceğiz.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Denize dökülen bir pınar gibi,

Kanadın da kaderi kırılmak,

Tanıdığım bir ağaç var,