İç Konuşmaları - III

 İnsanın kendine verdiği zararı onarmak, mümkünsüzlük kıyısıdır. Altın yaldızlı, parlak bir kapının eşiğinden geçmeye benzer; korkunç bir ihtişamın gölgesinde, genişlemiş bir yüzü görmek gibi. Ve unutmayın ki hatıralar yaradır. Yüzünü gülümsettiği anlarda dahi içinizi sızlatır. Oysa tüm kusurlarımızı kabul etmiştik ve noksan gördükleri yönlerimizi. Yine de hepiniz bir parça değişmemi istediniz benden. Değiştim, o zaman da ilk siz terk ettiniz beni. Yerini bulamamış insan çaresizliktir, bilirim.

İnsan ne zaman bırakır küçük bir çocuk gibi dizlerinin üzerine kapanıp ağlamayı? Sizin vicdanınıza erişmek için küçük bir çocuk mu olmalı? Yitip gitmeli mi dünyadan? Nefes almanın kıymetini bilmeyenlerin dünyasında, kokumuz akıllarda kalsın istiyoruz. Öyle tam teslimiyette kalmadan, adam akıllı sevilmeden, hiç anlaşılmadan ölüp gidecek miyiz? Anlatacak onlarca şeyi beynimizin duvarlarında gezdirmekten ötesine geçemeden, bir köşede yitip gidecek miyiz? Mutsuz ölürsek kimsenin haberi olmayacak mutsuzluğumuzdan, aşkımızın kudretinden! Çünkü hiç bilmeyecekler, o hep gitmek istediğimiz dağların adlarını! Yok olup gitmek, tam olarak böyle bir şey olsa gerek.


Tanrının hayallerimizle ilgilendiğini düşünmüyorum ve gençliğimizle ve elbette sonsuzluk vadetmiyor bize! 


Bir yerde bir kapı kapanıyor, duyuyorum. Hiç görmediğim kapılar sanki benim yüzüme kapanıyor, biliyorum. Bir avuç boş laf olsaydı bunlar geceleri gözlerim açık uyumazdım. Ve siz kalbinizle beyninizin arasında bir uçurum olduğunu bilseydiniz; bambaşka bir farkındalık üzerinden konuşurduk.  


Unutamayana zuldûr hatıra! Tek bir an seni alıp seneler evvel yaşadığın şehre götürür, evinin içine bırakır, pencerenin pervazında bekletir. Kar yağdırır, pişman eder. Her detayı aklına gelir, kelime kelime hatırlarsın bazı cümleleri. Hâlbuki unutmaya başladığın yaşlardasındır artık.  Ama söyledim size, hatıra zuldûr insana!

Etini kemiğinden yırtarcasına sızlatır yüreğini. Bazen keşke unutabilsem dersin, bazen tekrar o ana dönebilsem, bazen de sadece durup bir an önce bitsin diye beklersin. Hislerinin sakinleşmesi ve kalbinin normal ritmine dönmesi ve bir an olsun susmayan kafanın içinin susması için durup beklersin.

Payımıza gamsızlık düşmemiş! 

Dünyanın en basit sıkıntısından en yakıcı acısına; bizim ya da bir başkasının, 

-farketmeksizin tam göğsünde taşımak-

 acısına acı eklemek ile kendine acımak arasında bir yerde, belli belirsiz.. 

* * * 




**Kimseye acı vermemek için kırk yerinden kırılan inceliğim..

(Şükrü Erbaş)   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Denize dökülen bir pınar gibi,

Kanadın da kaderi kırılmak,

Tanıdığım bir ağaç var,