Ne olduysa o kırmızı monttan sonra oldu , demiştik biz uzun süre. Hayatını alt üst ettin , demişlerdi onlarda. Hayatımın altından cennet suları akıyormuş meğer, kurak bir toprak üstünde yaşarken bundan haberdar değildim. Bu yıl yeni bir yaş aldım, onbir kilo verdim, hayatımda ilk kez bu yıl gittim lunaparka. İnsanlar eksilttim hayatımdan -yeni insanlara yer açtım- Çok ağladım, çok yürüdüm, çok yazdım. Gün doğumlarını yakaladım. Yağmurlu günlerde şemsiye taşımaktan hiç haz duymuyorum ama ilk kez şemsiyem ile yürüdüm yağmurda. Saçlarım çok uzadı, bir iki tel beyazım bile çıktı. Kafamın içi aylarca susmadı, Hem çok konuştum hem hiçbir şey anlatmadım insanlara. Bu yılın kahrını da neşesini de en çok iş arkadaşlarımla bölüştüm. Ne kadar ağladıysam o kadar güldüm. Öyle ki artık ağlanacak şeylere de gülüyoruz. - ve oldukça yüksek ses çıkartarak çalıştığım için üzgünüm, bu da bir çeşit terapi oldu bana - Ankara'ya bu yıl da gidemedim. Taşa döndüm zannederken kalbimde çiçekler...
Çiçeğe "unutmabeni" ismini veren insanoğludur inceliğe olan inanca tutulduğum dal. Hâlbuki ne kadar zor inceliğin dengesini koruyabilmek. Beklentilerini ve duygularını taşıyabilmek. Bazen kendini bazen de dünyanı var edenleri sırtlayabilmek, Olanı olduğu gibi aktarabilmenin çabasını vermek insanoğluna, Tanrıdan dilemek seni duymasını, seni anlamasını, seni pamuklara sarmasını.. -İstemenin sınırsızlığına inanarak gönlünü ferahlatarak- Bütün bunları zihnimin kalabalığı ile konuşurken, kafamı kaldırıp yolun karşısına baktım. Çırılçıplak duruyordu karşımda. Halinden memnun değildi. Çünkü kendi tercihi olmayan bir sonucun üzerinde yarattığı ağırlığı taşıyordu. Sonbaharda yapraklarını çok döktüğü için bu büyük ağacın tüm dallarını budamışlardı. Çünkü yazın o ağacın gölgesinde serinlediklerini, güzün ilk günleri gelir gelmez unutmuşlardı. Yeşil renkleri sarıya dönüp birde yerlere dökülen yapraklarını toplamak zorunda kaldıklarında; güzün de gelip geçici olduğunu göz ardı edip kesm...
Yaptığın ve düşündüğün onlarca iyi şeyin bazen karşındaki için hiçbir anlam ifade etmediğiyle yüzleşmek zorundasın, bir şey olduğu için değil sadece hatırlatmak istedim. Çözülemeyecek konuları çözmeyi bırakmak da bir çözüm müdür? İnsanın bazen tek ihtiyacı, orada olduğunu bilmektir. Sana yardım etmesi ya da seni düzeltmesi için değil. Her şeyi yoluna sokmak için de değil. Sadece orada, senin yanında durması ve sana yalnız olmadığını hissettirmesi için. İnsan büyüdükçe sevdiği çiçeklere benzer mi? Seni tanıyan birinin seni " koparılmaya kıyılamayacak bir şeye" benzettiğini duysaydın, senin de gönlünün pencereleri açılıp da içine temiz hava dolar mıydı? Gün biterken kırgın hissetmek artık o kadar da yabancı gelmiyor. Akşam yürüyüşlerinden dönerken karşılaştığın ama hiç tanımadığın insanların tanıdık yüzlerini görmek gibi, yaşamak biraz da böyleymiş, yaşamak canımın içiymiş. Sakin sevgimizi çok özledim. O dinginlik sanki çiçeklerimizi açtıran, bize daha çok hayal kurduran hoş...
Yorumlar
Yorum Gönder