İç Konuşmaları- XI
* Ağaç anlatabilir kendini yağmura,
hiç değilse fısıldayabilir-bunu biliyorum.
Kuş nasıl tarif edecek;
konsa yeryüzünde av,
uçsa bir ömür boynunda vebal.
Ve kimim ben, düşe kalka dolaşan
yorgun ruh, dolaşık gönül, som gurur?
Ve kim, beni omzumdan öpüp o siyah
yolculuğa çağırır?
Ben eskiden cıvıl cıvıl genç bir kadındım. Yoksulluk ne demek iyi bilirdim, gurbeti gördüm, hiç istemediğim bir yalnızlığa bile bırakıldım.. evet ben eskiden de ağlardım ama kendi halimde yürürken bir anda durup burnumun direğini sızlatan -o adını koyamadığım- his gelip yüreğime çöreklendiği andan beridir bir şey var yüreciğimle gözlerim arasında. Bir pınar desem değil, tersine akan bir nehir gibi. Her şiir beni anlatıyor sanki, her türkü bana söylenmiş. Ben diyorum, yüzyıl öncesindeki bu insanların acısını nasıl olurda hissederim kemiklerimden iliklerime süzülen bu ince yolda. Geriye dönme şansım olsaydı daha ilkokuldayken ailecek İstanbul'a gittiğimiz seneye dönmek isterdim. Babamla vapurda sarılıp denizi ve 7 tepeli görkemli İstanbul'un harelerine bakarken, hayat böyle bir şey sanmıştım. Bana pamuk şeker de almıştı. Adayı gezmiştik faytonla. Hafızam öyle korkunç ki unutamıyorum. Bazı sesleri, özlediğim bazı gülüşleri,belki bir daha hiç gitmeyeceğim o güzel şehirlerin otogarlarını. Bazı gürültülü kötülükleri unutmayı öyle istiyorum ki. Güzelliği canımı sızlatan, öldüğünü kabul ettiğim bazı insanları bazen öyle unutmak istiyorum ki ama biliyorum öyle şeyler var ki -size de anlatamam elbet- ama öyle şeyler ki delirsem unutamam biliyorum. Dedim ya ben eskiden de çok ağlardım. İnsanım, ağlarım. Ama günlerdir o kadar sıkıştım ki kendi karanlığıma.
Çünkü içimdeki duyguyu birine verememekle, vermek istememek arası bir hıncın içinde duruyorum. Duruyorum, çünkü size gelmeyene gidemiyorsunuz. Duruyorum çünkü sürekli olarak yolların önünü kesiyorsunuz. Biri de omzumuza dokunup "koş hadi!" demiyor!
İllegal bir düşünce başlatmak için olası bir ortamdaydık hâlbuki! Anlam yüklemekten ölesiye yoruldum. Kendi yaralarımdan, kendi yaralarımı sarmaktan ölesiye yoruldum. Duygumun sol göğsümün üzerinden taşmasından ve sizin bu insan ruhunu tımar eden boş bakışlarınızdan ölesiye yoruldum.
Ama yine de ; kendimi, kendi bağrıma basmak istiyorum.
* Birhan Keskin/Kim Bağışlayacak Beni
Yorumlar
Yorum Gönder