İshak Paşa Sarayı
Mekânsız dünyada mekânlar yarattık lakin yücelerden yüce Ağrı Dağı'nı göremeyen bir sarayımız var; İshak Paşa Sarayı.
Evet Ağrı Dağı, İshak Paşa Sarayı’ndan görünmüyor. Efsanelerin ülkesi olan Doğu’da, her şeyin bir öyküsü elbette var. Saraydan Ağrı’nın görünmeyişinin öyküsü ise kısaca şöyledir;
Paşanın kızı bir çobana aşık olmuş. Öyle bir ataşa düşmüş ki yemeden içmeden kesilmiş. Sabahtan akşama kadar Ağrı Dağı’nın eteklerinde koyunlarını otlatan çobana bakar dururmuş. Onu düşünmeden geçirdiği tek bir anı dahi yokmuş. Bu duruma çok sinirlenen ve daha fazla tahammül edemeyen Paşa, ‘bana öyle bir saray yapın ki, hiçbir yerinden dağ görünmesin’ diye buyruk vermiş. Ustalar bu emir üzerine dağın görünmediği tek yeri bulup, sarayı buraya inşa etmişler.
(Yaşar Kemal’in ''Ağrı Dağı Efsanesi'' adlı eserinin de bir bölümü İshak Paşa Sarayı’nda geçmektedir.)
Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde yer alan ve yapımı 99 yıl süren İshak Paşa Sarayı, bazı kısımları tek, bazıları iki veya üç katlı olarak inşa edilmiş.
Bilinen bir efsaneye göre, sarayın zindanları güneş ışığının yönüne göre tasarlanmış; zindana atılanlar da işledikleri suçun ağırlığına göre, çok ya da az ışıklı bölümlere yerleştirilirmiş.
Saraydaki beyaz taşların çevre köylerden, siyah taşların ise Ağrı Dağı’ndan taşındığı rivayet edilmektedir.
Sarayda bir dönem Ahmed-i Hani'nin katiplik yaptığı söylenmektedir. Ahmed-i Hani'nin ünlü eseri Mem ü Zin’de Mem’in de zindana atılması ilk akla gelecek unsurdur.
Mem’in ölürken ağzından “Zin” diye seslenişi ve Mem’in, Dicle nehrine seslenişinden bir alıntı şudur ki;
"Ey benim gözyaşlarım gibi dökülen nehir!
Ey âşıklar gibi sabırsız ve sükûnetsiz nehir!
Sabırsız, kararsız ve sükûnetsizsin,
Yoksa benim gibi sen de deli misin?
Senin için hiçbir karar kılmak yok,
Galiba senin gönlünde de bir yar var.’
Ya, Zin’in, Mem’in mezarı başındaki seslenişi,
‘Ey vücudumun ve canımın mülkümün sahibi,
Ben bahçeyim, sen de bahçıvan
Senin bahçen sahipsizdir
Sen olamazsan onlar neye yarar
Kaşlar, gözler, zülüfler neyedir.
Zülfümü tel tel çekeyim
Sonra yarim sen beni belki değişik görürsün"
İshak Paşa Sarayı ile ilgili bir diğer rivayet ise İshak Paşa Sarayı’nın ilk avlusunun sağ tarafında bulunan çeşmeden süt aktığıdır. Sarayla ilgili bilinen birçok kaynakta, çeşmenin iki musluğu vardır ve birinden su, diğerinden ise süt akmaktadır. Rivayete göre, saray çevresinde yaşayan köylülerin sağdıkları süt kanallarla buraya getirilir ve yöre halkının faydalanması için çeşmeden akıtılırmış.
İshak Paşa Sarayı, Anadolu’da benzerine rast gelinmemiş yapılardan biridir.
Sarayın şüphesiz ki inşa edildiği zamanlarda en ihtişamlı unsuru som çelikten yapılmış altın kaplama kapısıydı. Anıtsal taç kapıda yer alan bu altın kapı, gelenleri bütün ihtişamıyla karşılarmış. Senelerce adından bahsettiren bu kapı ne yazık ki 1878 yıllarında gerçekleşen Rus işgalin sonucunda saraydaki diğer birçok başka kıymetli eşyayla birlikte Moskova’ya götürülmüş.
İshak Paşa Sarayı’nın altın kapısı, bugün hâlâ Moskova Müzesi’nde bulunmaktadır.
Ayrıca İshak Paşa Sarayı, UNESCO’nun Geçici Dünya Mirası listesinde yer almaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder