İÇ KONUŞMALARI - VIII.


Bana diyorum, yeni bir şeyler anlatsan. Üzerine kafa yormamıza gerek kalmayacak kadar sıradan olsun ama. Bana bir şeyler anlat ki ben rahatça susabileyim. Çünkü artık gelmiyor içimden anlatmak bile. Sorulardan, yargılardan, aklım üzerine yürütülen akıllardan kendimi koruyorum. Bu bana ev gibi hissettiriyor. İçine kimseyi almadığım, aynadaki aksimin hüküm sürdüğü ve rutubet kokusunun ebediyete kadar gitmeyeceği evimdeymişim gibi. Bana hızla değişen ekonomik buhranları anlatma ve hayallerini, yapmak istediklerini anlatma. Kimsenin hayallerine ortak olmak istemiyorum. Yeniden tanımak, tanıdıklarını sakınmaktan daha zor geliyor bana. Bana ağaçların gölgesinde durup serinlemek isteyecek kadar kurak bir yoldan geçtiğini anlat. Bana dağlardan ve patikalardan ve kışın buza çalan soğuk rüzgârdan bahset.  Bana kitaplardan, şairlerden bahsetme. Artık ortak noktalardan pek hazzetmiyorum. Her şey büyük bir riyakârlıkla gözüme batıyor. Dünyevi zevklerden ve maddi erişimden kaçabilmek bu denli zorken her duygusu her tepkisi bir olan insanlardan ve üzerlerindeki etiketlerden ve eski dostlardan ve senelere meydan okuyan bağlardan; kurulan uzun sofralardan, hiç geçmez sandığımız ağrılardan, sanrılardan öteye; sıkışıp kaldığım şu kenarı bükülmüş fotoğraf kadar duru olmak kendi tercihim.

Yani demem o ki, bana güneşi bir şehirde doğurup başka bir şehirde batırmak neydi onu anlat. Adlarını, efsanelerini bilmediğimiz şu sıra dağların yamaçlarından şehre inen yolları arşınlarken; dağ kekiklerinin kokusu nasıl doldu ciğerine ve nasıl hissettirdi tüm yol boyunca sağ koltuğun hep boş kalması. Ve ayak değmemiş patikalara benzer göğnünün,  başını döndürecek mey bulamaması. Ve her defasında ellerin boş dönmek kendine.  

 

Ve kendi kendinle konuşmak bir beyaz parşömen üzerinde.

 Ve herkese olağan gelmesi tüm bunların.  Apansız bastıran bir hazana benzeyen kaygı tufanı.  Ve dinlediğin cefalı ezgide sıkışmak. 

Ve seneler geçmesi üzerinden nice dünlerin.
...




 

Yorumlar

  1. blogunuz çok güzel. umarım devam edersiniz yazmaya...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Denize dökülen bir pınar gibi,

Kanadın da kaderi kırılmak,

Tanıdığım bir ağaç var,