FUZÛLÎ
'Ger derse Fuzûlî ki “güzellerde vefâ var”
Aldanma ki şâir sözü elbette yalandır.'
DİVAN ŞAİRİ
“Mehmed bin Süleyman el-Bağdadi”
Türk Edebiyatının büyük şairlerinden Fuzûlî'nin asıl ismi Mehmed bin Süleyman’dır. Doğum yılı kesin olarak bilinmemekte ancak bazı kaynaklar 1480’li yıllarda Kerbela’da doğduğunu söylemektedir.
‘şahsi üstünlüklere ait’ manasına gelen Fuzûlî'yi mahlası olarak kullanmıştır.
Fuzûlî’nin gençlik dönemine ilişkin
bilgiler mevcut değildir. Lakin eserlerinden iyi eğitim aldığı, İslami ilimlere
hakim olduğu, İran edebiyatı, hendese (geometri), hikmet(bilgelik) ve
tasavvufla ilgilendiği anlaşılmaktadır. Sıhhat u Maraz eseri tıp bilgisi
olduğunu da göstermektedir.
Şii mezhebine bağlı olan Fuzûlî’nin
tüm hayatı Hille,Bağdat, Necef, Kerbela çevrelerinde geçmiş ve 1566 yılında
çıkan bir veba salgınında vefat etmiştir. Kerbela’da Meşhed-I Hüseyin (Hz.
Hüseyin’in türbesi) karşısında bulunan türbenin Fuzûlî’ye ait olduğu
sanılmaktadır. Ancak dergah ve türbe geçen zaman içerisinde yıkılmış ve ölümüne
‘Göçtü Fuzûlî’ sözleri ile tarih düşülmüştür.
Şiirlerinde Visal yani Hak’ka kavuşma kuvvetlidir. Lakin vuslat yoktur. İlah-i aşk kavramına en hakim şairimiz demek yanlış olmayacaktır.
Masivaya meyleden aşık Hüda’dan dûr olur,
Defter-i uşşakta onun namı nâ-malûm olur
(Allah'tan gayrısına gönül veren aşık O'ndan uzaklaşır,
aşıkların defterinde onun ismi yoktur, bilinmez.)
Fuzûlî’nin şu beyitinden de feyz alarak söylemeliyim ki derdi seven bir şairdir.
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb
Kılma dermân kim helâkim zehri dermândadır”
(Aşk derdiyle hoşnudum, ey doktor! Bana ilaç verme;
benim helâk olmam, senin derman olsun diye vereceğin zehrindedir.)
Arapça, Farsça ve Türkçeyi çok iyi
bilen Fuzûlî’nin buna nazaran daha sade bir dili de vardır. Ayrıca Yedi Ulu Ozan'dan
biri kabul edilir.
Fuzûlî’nin Beng ü Bade isimli eserinde Türkçe mesnevisi 444 beyitten oluşur ve eserde tevhid, münacat ve na’t bölümlerinden sonra Hz. Ali ve Şah İsmail’i övdüğü bir kısım mevcuttur.
Fuzûlî On İki İmamlar’a karşı duyduğu derin sevgiden dolayı tüm yaşamını Kerbela’nın kutsal topraklarında geçirmiştir. Kerbela Olayı ile ilgili yazdığı ağıtlar Alevi-Bektaşi toplumunun yanı sıra pek çok insanı derinden etkilemiştir.
Ey derd-i perver-i elem-i Kerbelâ Hüseyn
V’ey Kerbelâ belâlarına mübtedâ Hüseyn
(Ey Kerbelâ derdiyle beslenen, belâlara çatan Hüseyin!
Kerbela belalarına vurgun Hüseyin)
Basdıkda Kerbelâ’ya kadem Şâh-ı Kerbelâ
Oldı nişân-ı tîr-i sitem Şâh-ı Kerbelâ
(Kerbelâ Şahı Hüseyin, Kerbelâ’ya ayak basınca,
Her an zulüm oklarına hedef oldu Kerbela şahı Hüseyin)
Yâ Şâh-ı Kerbelâ ne revâ bunca gam sana
Derd-i demâdem ü elem-i dembedem sana.
(Ey Kerbelâ Şahı! Neden bunca dert, keder revâ mı ?
Bitmek,tükenmek bilmeyen her anın derdi ,kederi sana.)
Ulu ozan ve kerbela şehitlerinin ruhu şad olsun tebrikler çok güzel özetlemişsin.
YanıtlaSil🙏🌹
SilEline saglik Pinar. Fuzuli'nin yasadigi donemde bir Turk edebiyatindan bahsedilebilir mi? Yani o donemde ulusalcilik henuz icat edilmemisti. Keske edilmeseydi de. Ulu ozanlarin evrenselligine vurgu yapsak nasil olur acaba?
YanıtlaSilmuazzam derinliğe sahipler hocam değinmek isteyeceğim o kadar konu var ki yazarken kısa-öz olsun ikileminde kaldığımı kabul etmeliyim ama ulu ozanları tek tek yazdıktan sonra genel olarak 'gökyüzünde uçan turnalar' başlığı altında tüm ruhani ve edebi ve tabi ki evrensel noktalarına bu kez isim isim yazmak yerine genel bir bakış olarak değinmek fikrim var. okumanız beni çok mutlu ediyor hocam ve bu değerli yorumlarınız bunun için de size çok teşekkür ediyorum.
Sil