Hüseynik

1892 senesinde Harput Posta Müdürü olan Akif yakışıklı, mert ve herkes tarafından sevilen sayılan biriymiş. Hüseynik'te yani bu günkü Ulukent'te oturur, sabahları Saray Yolu ile Harput'a çıkarmış. Her gün Hüseynik'ten Harput'ta görev için gidip gelen Akif'i görebilmek için şehrin genç kızları adeta yolunu gözlerlermiş. Ancak Akif'in meftunu olduğu kadın Atik Hanım imiş. Atik Hanım güzeller güzeli bir kadınmış lakin evliymiş. Akif derdinden her gece sabahlara kadar içermiş ve sabahın seher vaktinde yola düşer Atik Hanım'ın evinin çevresinde gezinir, onu bir an olsun görmek için beklermiş. Velhasıl günler geçmiş, geceler geçmiş. Günlerden bir gün Akif yine Atik Hanım'ı görmek için Hüseynik'ten Harput'a çıkarken o dik yolda kalp krizi geçirmiş ve vefat etmiş. Akif'in vefatı çok büyük üzüntü yaratmış. Bütün Harput halkı ve özellikle sevdalıları arkasından günlerce gözyaşı dökmüşler. Bu ölümün üzerine de Saçlızade Hacı Vehbi Efendi bu türküyü güftesiyle ve bestesiyle meydana getirmiş.




Telgrafçı Akif'in kardeşi Musul vilayetinde görev yapmaktaymış bundan sebeptir ki Musul'un bu türküde geçen dörtlüğü  şöyledir;


 Lütfü gelsin telgrafın başına

 Bir tel vursun Musul'da Gardaşıma

Yazık oldu yazık şu genç ömrüme

 Bilmem şu feleğin bana cevri ne?



Bu türkü aslında bir ağıttır. Türküde geçen Telgrafçı Lütfü'de Akif'in müdürlüğü döneminde PTT'de göreve başlamış ve Akif'in de çok sevdiği bir kişidir. O da türküde yine bu dörtlükte yer almıştır. Ayrıca belirtmeliyim ki türküde 'can ağrısı' olarak betimlenen kalp krizi çok naif bir şekilde betimlenmiştir. Öyle düşünüyorum ki Atik Hanım da Akif'e meyil etmiştir yoksa ölüm haberini aldığında niçin baygın düşüp ayılmasın? 


 

Telgrafın direkleri sayılmaz

Atik hanım baygın düştü ayılmaz

Böyle canlar teneşire koyulmaz

Yazık oldu yazık şu genç ömrüme

Bilmem şu feleğin bana cevri ne?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Denize dökülen bir pınar gibi,

Kanadın da kaderi kırılmak,

Tanıdığım bir ağaç var,