SARIKIZ EFSANESİ
Çanakkale semalarına yol alalım..
Kaz dağlarının heybetli (!) görüntüsü gelsin gözlerinizin önüne..
Seneler seneler evvel önce Çanakkale’ye bağlı
Ayvacık'ın bir köyünde ailesi ile yaşayan güzel kız küçük yaşta annesini
kaybeder. Babası, annesine olan; zamanın gerisinde bıraktığımızı iyiden iyiye
tescilleyecek büyük sevgi ve
sadakatinden olacak ki kızını da alıp bu köyden
Kaz Dağlarının eteğindeki Kavurmacılar köyüne göçer. Seneler seneler
geçer adına Sarıkız dedikleri bu güzel küçük kız büyür ve güzelliği dillere
pelesenk çağa gelinir. E haliyle babası da yaşlanır. Aklında hep hacca gitme
fikri olan babasının bu isteğini yerine getirmesi için Sarıkız onu teşvik eder. Babası kızını komşusuna
emanet eder, hacca gider. Tabi o zamanlar hacca gitmek şimdiki gibi değilmiş,
belki altı ay, belki de daha fazla zaman alırmış ve yaya olarak gidilirmiş. Babası hacca gittikten
sonra, köyün delikanlıları fırsatını buldukları ilk anda Sarıkıza talip olmuşlar.
Sarıkız hiçbirine meyil vermeyince aleyhinde türlü dedikodular çıkarılmış.
Babası hac ziyaretinden döndüğünde onu kızının kötü yola düştüğü haberi
karşılamış. Hal öyleymiş ki adam hac hayrını dahi yerine getirememiş. Eskiler der
ya hani doluya koymuş almıyor boşa koymuş dolmuyor! Velhasıl en sonunda bir
karara ermiş. Elbette kızının canını alamayacakmış ancak onu canını alacak
canlıların önüne atmaktan da kaçmayacakmış.
Yanına birkaç kazla, kızını da alarak Kaz Dağının zirvesine çıkar. Kızını da kazları da orada bırakarak köye döner. Kızının yabani hayvanlara yem olacağını düşünür. Seneler geçmeye devam eder. Civardan gelen yolcuların dağda yollarını kaybettiklerinde, kendilerine sarı bir kızın yol gösterdiği, yardım ettiği konuşulmaya başlanır. Bunları işiten babası içten içe o sarı kızın kendi Sarıkızı olmasını ümit etmektedir.
Baba dağın yolunu tutar,
zirveye vardığında kızını görür.. Sarıkız, babasını gördüğüne sevinmiştir
elbet. Şüphesiz ki eşsiz özlem öfkeye galip gelir.Ona hürmet eder. ‘Babası namaz kılmak için abdest almak ister.
Sarıkız, abdest alması için babasının eline su döker. Babası suyun tuzlu
olduğunu söyler. Sarıkız aceleden yanlışlıkla denizden aldığını söyler ve
testisini vadilere doğru uzatır. Yeni doldurduğu suyu babasının eline döker.
Babası buz gibi tatlı suyu tadınca kızının erdiğini anlar. O sırada siyah kara
bir bulut gökyüzünü kaplar, Sarıkız kaybolur. Babası kızının erdiğine, sırrının
açığa çıkması nedeniyle de kaybolduğuna kanaat getirir. Kızına iftira edildiğini
anlar ve köylülere beddua eder.’ Bugün Kavurmacılar köyünde yaşayan kimse
kalmamıştır ki muhtarın köy mührünü, yaşayan kimse kalmadığı için Kaymakamlığa
teslim etmiş olduğu ve köyün adının kütükten silindiği kayıtlara geçmiştir. Sarıkızın
babası korkunç bir üzüntü duyar ve o korkunç üzüntü ile tepelerde dolaşırken olduğu
vere yığılır ve canını teslim eder .bugün ‘Baba Tepe’ denilen yerde öldüğü söylenmektedir.
Yöre halkı Sarıkıza ve babasına dağın yassı taşlarını üst üste koyarak mezar
yapmışlar ve Sarıkızın mezarının olduğu tepeye ‘Sarıkız Tepe’, babasının
bulunduğu tepeye ‘Baba Tepe’demişler. Dediklerine göre de yöre halkı her yıl Ağustos ayında Sarıkızı ve
babasını anmak için bura tepelere çıkarmış.
***
Sahi kaç yaşımdaydım tüm bu masalsı özdeyişin
içine harman olduğumda. Halk olarak ne kadar zengin olduğumuzu bu efsanelerin
ışığında hep temenni ile izledim lakin yine halk olarak toplumda kadını ezmeye,
yok etmeye ne kadar meyilli olduğumuzunda!! Adeta insan olarak bu dünyaya
cezayız! Dünden bugüne bu ülkenin her karış toprağında ezilen, üzülen,
katledilen onlarca kadının şüphesiz ki gözünün yaşı, ıssız çığlığı var. Ve yine
şüphesiz ki bunları yaşatan, yaşamaya sebep yaratan tüm insanların ve toplumsal
ahlak zırvalıklarının da ötesinde tüm bunları tepetaklak edecek esaslı duruşu
gösteren nice Sarıkızlar var. Bu meçhul efsane ışığını gücünden alan kadınlara.. 🖤
Yorumlar
Yorum Gönder