Cennet bağının gülleri,

Herkesin çatısı kendisinin cenneti. Hele bir de sağsa, sağlıklıysa tüm sevdikleri; bir kez olsun sevilmenin ve arzulamanın o keskin ve iz bırakan tadını aldıysa, değmeyin keyfine. Hergün eve tek parça dönebilmenin kekremsi bir hazzı bile kalırdı damakta. Ne fark eder, ha baş ucunda ha dünyanın öbür ucunda. Ben karanlıkta bırakamayacak kadar seviyordum onu, o da gelip benim karanlığımın ışığı açıyordu. Pencereyi aralıyordu nefes alabilmem için. Bir başkasının çatısını merak etmiyordum. Bana ait olan herşeyin muazzam bir vazgeçilmezliği vardı. Parmak izi gibi bir şeydi bu aramızda yaşanan. Herkesin hikayesi kendine özgüydü elbet ama bu bambaşka bir esintiydi sanki. Çok uzun zaman karşı kaldırımdan izlediğim; minik çakıl taşları ile bezeli, uzun kavaklarla sıralı bir nehir yoluydu. Ve ben bir türlü yolun karşısına geçememiştim. Ama zamanında ayağıma dolanmaktan korkan Taş, artık bana sarılmak istemişti ve ben çok uzun zaman beklemiştim bu anı ve o taşı göğsümde bir...