Kayıtlar

Mayıs, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kara Camışlar

Resim
 Biz eskiden radyolardan türkü hikayeleri dinlerdik. Aslını sorarsanız biz hala radyodan türküler dinleriz ancak artık hikayelerini anlatmıyorlar. Silinmesin hafızamızdan, ben buraya denk geldiğim eski bir Erzurum ezgisinin anısını bırakayım. Erzurum'un köylerinden birinde bir çoban, çoban dersiniz ama dal gibi, kaşı ayrı kara gözü ayrı kara yakışıklı bir genç. Kimi kimsesi  yok ama çobanın.Biriktirdiği üç kuruşla,  bir göz ev yapmış kendine. Bir de nişanlısı var güzelliğinde bayram sevinci yaşadığı. Heyecanla düğün gününü bekleyen çoban sürüyü önüne katıp, dağ, bayır dolaşırken bunları düşler; kendisine şöyle lacivert bir takım diktirmeye karar verir. Köy yeri . "Güveyinin elbisesi eski" demesinler, diye içinden geçirirmiş. Derken düğün günü gelip çatmış, bir yanda davul zurna, bir yanda saz söz. Köylü bir can gibi olmuş çobanın düğününde. Herkes düğünün sahibi, çoban deseniz içi içine sığmıyor. Bir yandan da aklı sığırlarında ama. Sabahın seherinde vurmuş sığırları bay...

*Ya ben erken geldim ya sen geç kaldın vuslata,

Resim
''Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca.  Dağı bile taşır insan aşık olup inanınca.''  1186 yılında Tebriz'de doğmuştur. Adı Muhammed b. Ali'dir. (Lakapları Şemseddin, Şems, Şems-i Tebrizî ve Şemsü'l-hak ve'd-din'dir.) Doğum tarihi net olarak bilinmemektedir. Şems-i Tebrizî lakabıyla ün kazanmış ve adını duyurmuştur. ''Sen nasıl bir pınarsın Mevlana'm, içtikçe daha çok susadığım...'' Şemseddin-i Tebrizî, devamlı bir arayış içerisinde olmuştur. Manevî bir işaret üzerine de Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’yi arayıp bulduğu söylenmektedir. Dünyevi oluşumlara önem vermeyen Şems, Mevlânâ ile yaklaşık üç-üç buçuk yıl süren bir bağ kurmuştur. Bunun neticesinde hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onu ilahî aşkın içerisinde eriterek, kâmil bir Hak aşığı yapmaya vesile olmuştur.  Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin de kendi gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan bu dostluk bağı;  Mevlânâ tarafından yazılan ilâhî aşk ş...

İç Konuşmaları - X

Resim
Kozasını kıramamış bir kelebek telaşı taşırdım içimde. Çünkü içimdeki duyguyu birine verememekle, vermek istememek arası bir hıncın içinde duruyordum. Duruyordum, çünkü size gelmeyene gidemiyorsunuz. Duruyordum çünkü sürekli olarak yolların önünü kesiyorsunuz. Biri de omzumuza dokunup “koş hadi!” demiyordu. İllegal bir düşünce başlatmak için olası bir ortamdaydık hâlbuki! Anlam yüklemekten ölesiye yoruldum. Kendi yaralarımdan, kendi yaralarımı sarmaktan ölesiye yoruldum. Duygumun sol göğsümün üzerinden taşmasından ve sizin bu insan ruhunu tımar eden boş bakışlarınızdan ölesiye yoruldum. Halinizi anladığını ileri sürdüğünüz şu insanların yüzüne bir bakın! Tüm aksinizi görürsünüz bu gözlerde. Bakışlarını sizden uzaklara dikmiş bu insanların gözlerinde bir damla pınar etmezsiniz ve bunu idrak ettiğiniz o ilk an, içerinizden kopup bilmediğiniz bir mekana yolculuk etmiş gibi olursunuz. Havayı donduran bu soğuk altında çelimsiz bir beden, rüzgarın savurduğu yöne doğru oradan oraya savrulup...